geceye bir şiir bırak - omü sözlük
Yercekimli Karanfil

Biliyor musun az az yasiyorsun icimde
oysa ki seninle guzel olmak var
ornegin raki iciyoruz, icimize bir karanfil dusuyor gibi
bir agac isliyor tikir tikir yanimizda
midemdi aklimdi su kadarcik kaliyor.
sen o karanfile egilimlisin, alip sana veriyorum iste
sen de bir baskasina veriyorsun daha guzel
o baskasi yok mu bir yanindakine veriyor
derken karanfil elden ele.

goruyorsun ya bir sevdayi buyutuyoruz seninle
sana deginiyorum, sana isiniyorum, bu o degil
bak nasil, beyaza keser gibisine yedi renk
birlesiyoruz sessizce.
Edip Cansever
Ve elbette bir vazgecilmez olarak Pablo nerudanin 17.sonesi:
I do not love you as if you were salt-rose, or topaz,
or the arrow of carnations the fire shoots off.
I love you as certain dark things are to be loved,
in secret, between the shadow and the soul.

I love you as the plant that never blooms
but carries in itself the light of hidden flowers;
thanks to your love a certain solid fragrance,
risen from the earth, lives darkly in my body.

I love you without knowing how, or when, or from where.
I love you straightforwardly, without complexities or pride;
so I love you because I know no other way

than this: where I does not exist, nor you,
so close that your hand on my chest is my hand,
so close that your eyes close as I fall asleep.
Kulak asmazsın ama bak son kez soruyorum
Nedir suskunluğunun sebebi böyle
Bilirsin sana kızamam sayki rica ediyorum
Bu yaptığın günahtır, demedi deme!
Bana ne kal dedin ne gitmemi buyurdun
Bir tek bana sağırsın tüm aleme duyurdun
Sana muhtaç bir kalbi yetimliğe doyurdun
Kul hakkına girer bu, demedi deme!
Bu kadar sevilmezsin desem aşarım haddi
Neyse problem görünen aşalım hadi
Taşa bu kadar söylensem bir ses verirdi
Taşarsam durulmam daha, demedi deme!
Yerden bitmedi boyum, beni de doğuran var
Emrine amade diye büyütmedi bu kadar
Neticeye razıyım, babana rahmet bir karar
Ömrüm harmana tutuldu demedi deme!
Halimizi öğrenen kan davalıyız sanır
Şahit olsa kavgamıza bildiğine utanır
Hiç ettiğin sevgimize akbabalar dolanır
Kurda kuşa yem oluruz, demedi deme!
Sana meftun dilime alıştırma isyanı
Sevgim kalbimin sana acizane ikramı
Her nefesin ömürden, hayatın yok tekrarı
Göçer gidersin birgün, demedi deme!
Neydi sana zahmetim, bir selam yollaman mı?
Arada bir halimi sağlığımı sorman mı?
Bir çay içmeye vaktin nazarında ziyan mı?
Kırdın kahvenin hatırını, demedi deme!
Seni bildim bileli hayattı tebessümün
Benden gittin gideli yaşamak teessürüm
İbadete çevirdin sana mı tefekkürüm
Allah’tan gayrı medet, şirktir demedi deme!
Benden sana bir ömür düşünmene müsaade
Ya gel de varlığıma, ya da aşka ziyade
Çok üstüne geldiysem Hakk”ın için helal de
Kor olur ebedi alemim, demedi deme!
artık olan oldu
gitmeniz gitmeseniz bir
ben de düş kursam da kurmasam da
aklıma yüzünüz gelecektir

özdemir asaf
Oğuzam...
Türk menem...
Bayatlardan Türkmenem...
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem...
Yaprağın asılı dallar,
Gövdeni taşıyan kök menem...
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan yürek menem...
Can içre canan bilmişem Gavim gardaş, nerdesen...



Yedi koldan, Yirmidört boydan
Gelmişem Orta Asyadan...
Yayından fırlayan ok
Huduttan hududa atılan mızrak
Deli havalar soluyan kısrak
Gibi esmişem...
Az gitmişem, uz gitmişem
Dere tepe düz gitmişem...
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları
Göçebe adımlarla gezmişem...
Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem...
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları
Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem...
Kızgın tohumlar serpmişem,
Emek vermişem, Aşa getirmişem...
Türk illerine haber salmışam Gavim gardaş, nerdesen...

Selçuklu şah-ı sultanlarım adım atmış otağıma
Kapıda karşılamışam civan mert erlerimi
Başım gözüm üstüne berhudar ağırlamışam...
Musul\'da Zengiler
Kerkük\'te Kıpçaklar
Erbil\'de Beg Teginliler
Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam
Dokuz başlı tuğlar aparmışam yad ellere
Türk\'ün adını âlemlere duyurmuşam...
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam
Bahar coşkusu Akkoyunlar gibi ovalara yayılmışam...
Sultan Cined\'in emaneti
Şah İsmailimle pişirmişem ham yanlarımı
Ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam...
Genç Osmanlıyla açmışam Bağdat\'ın kapısını
Cahiliye devrini hepten kapatmışam...
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları
Çıra gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi
Çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam...
Derin hülyalara dalmışam gavim gardaş, nerdesen...

Ne zaman ki Türk birliğine diş bilemiş düşman
Çapraz fişek silahıma davranmışam...
Zırnık ödün vermemişem haa sevgimden
Korkmamışam heç Ölümleri kuşanmışam...
Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine
Sarıkamış harekâtına katılmışam...
Buz kesmiş yüreğim Allah-u Ekber Dağlarında
Katmer katmer kefensiz donmuşam...
Çanakkale\'de etten duvar olmuşam
Göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil
Bir adım geçirmemişem gâvuru öteye
Nasıl ki Harb-i cihanlarla zayıflamışam
Güçten kudretten düşmüşem heyhat!
Yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları
Hemhal manda manda paylaşılmışam... Öyle ki Et ve tırnak misali ayrılmışam
Süt kuzu yavru gibi koparılmışam Anadolu\'dan
Yılanlar tıslamış Köpekler hırlamış ardımdan,
Sahipsiz kalmışam gavim gardaş,nerdesen...

Lord planları tayin etmiş kaderimi
Misak-i milli sınırlar dışına çıkarılmışam...
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen
Tekme tokat yerlere yatırılmışam...
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı
Çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam...
Türk menem demişem Türkçe söylemişem
Eskiyaka\'da kurşunlara dizilmişem...
Emeğimin hakkını istemişem
Gavurbağ\'da linç edilmişem...
Adalet beklemişem İplere gerilmişem...
Eşitlik yeğlemişem, Zab suyu kana bulanmış
Altunköprü\'de ekin gibi biçilmişem...
El insaf vicdan dilemişem Zindanlara sürülmüşem...
Çığlıklarım katlimin sâlası
Diri diri gömülmüşem gavim gardaş, nerdesen...

Duy hele Kimliğim değiştirilmiş
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük
Hafızalardan kazınmışam...
Baas Baas bağırmışlar partizanca
Kin kusmuşlar yüzüm barabarı,
Evimden yurdumdan göçe zorlanmışam...
Kollarım kırılmış omuzlarımdan
İşkencelerle yoğrulmuşam...
Gözlerim kan çanağı
Fincan fincan oyulmuşam...
Ölmem yetmemiş kâfire
İp sarılmış cesedime
Sokaklarda dolaştırılmışam...
Cıncık gibi ortalığa saçılmış cism-i bedenim
Lime lime dağılmışam gavim gardaş, nerdesen...

Beterin beteri var...
Biri getmiş, ötekiler gelmiş...
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşam...
Merhamet beklerken, zulüm bulmuşam...
Böyük devletlerin böyük oyunu
Yok etmek Türk\'ün soyunu
Çoraplar örülmüş Çuvallar geçirilmiş başıma
Aslanım; kediye boğulmuşam...
Okumak yazmak yok...
Dilim damağıma bağlanmış
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak...
Başın kaldırıp bakmak
Gözün ucuyla süzmek ne cüret...
Elim ayağıma dolanmış
Oturmam, yürümem, gezmem yasak...
Üst üste cansız yığılmışam...
Taş kesilmişem gavim gardaş, nerdesen...

Di gah gel... Di gel ölem di gel...
Adına gurban olam di gel...
Alnına kanım çalam di gel...
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen...
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen...
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen...
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen
zamansız şimdi uzaklarda ,
oluşan göğsümdeki kara yara,
sen desem içimdeki çocuğa,
seni anlatabilir mi bu dünyaya..
Aslıyı sevmiş kerem
Aşkından olmuş verem
Aslı vermemiş bir keren
Kerem demiş ben böyle aşkı siquare
bekle dedi gitti ben beklemedim o da gelmedi
ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi..

özdemir asaf
Zeybeğimi bir kaç kızan,vurdular
Çukurda üstüne taş doldurdular
Ya bir de kalkarsa diye kurdular

Zeybeğim Zeybeğim ne oldu sana
Allah deyip şöyle bir doğrulsana!

Zeybeğim kalkamaz dirilemez mi?
Odası mühürlü girilemez mi?
Şu ters akan sular çevrilemez mi?

Ne güne dek böyle gider bu devran
Zeybeğim bir sel ol bir çığ ol davran!

Kır at zincirlenmiş ufuk sahipsiz
Han kayıp hancı yok konuk sahipsiz
Baş köşede sırma koltuk sahipsiz

Kızanlar,dört yandan hep abandınız!
Zeybeğin kanına ekmek bandınız!

Bilemem susarak ölmek mi hüner?
Lisan çıldırıyor dil nasıl döner?
Ondan son iz uzak,uzak bir fener

Öldü mü? Çatlarım yine inanmam!
Diriye yanarım ölüye yanmam!

Zeybek kaybolduysa bunca kayıp ne?
Tesbihi dökülmüş aranır nine
Balonu yok ağlar çocuk haline

Zeybeğim; dünyayı aldın götürdün
Bir öldün beni de binbir öldürdün!

Beyni tırmık tırmık pençelere sor!
Mevsim niçin ölgün bahçelere sor!
Sor; çukuru nerde,serçelere sor!

Ağla,bir dinmeyen hasrete ağla
Zeybeksiz yolları gözetle ağla! ....


Necip Fazıl Kısakürek