atom bombası çocukları - omü sözlük
Dr Arata Osada tarafından yazılan, 6 Ağustos 1945 sabahı, Hiroşima\'ya atılan atom bombasının çocuklar üzerindeki etkilerinin incelendiği bir kitaptır.

Atom bombasının atıldığı gün Hiroşima’da bulunan çocuklardan o güne dair anılarını istemiştir. Yaklaşık, 2000 civarı gelen mektuptan bir kısmının derlendiği kitapta, akıllara durgunluk verecek anılar mevcuttur.

Bazı anılar vardı ki tam anlamıyla zihnimde derin etkiler yaratmış, şok etkisinden kurtulmanın imkânsız olduğu bir hale sokmuştur.

Öyle duygusal anlatımlar vardı ki, duygularıma hâkim olamayıp ağlamalık bir hale büründüğüm ve öyle yoğun bir acı ki yaşayanların hissettiklerini, bir nebze onların yerine kendimi koymak bile derinden sarstığı, allak bullak ettiği bir durumdur.

Anılardan birini paylaşmak isterim;

Takaka Okimato (Kız) : 8. Sınıf Öğrencisi
Olayın Yaşandığı Gün: 2. Sınıftadır.

“Altı Ağustos 1945 günü olanlar kalbime derin bir yara gibi kazılmıştır.
O insafsız savaş bir saniye içinde on binlerce kıymetli varlığı sildi, süpürdü. Aklıma düştükçe bugün bile dehşetle ürperiyorum. Annem, babam, kardeşlerim… Evet, hepsini kaybettim. Yapayalnızım. Onların yerini kimseler tutamaz. Bütün yakınlarım Atom bombası yüzünden birbiri ardından can verdiler. En büyük ağabeyim Sivil savunma grubu ile işe çıktı, cesedini bile bulamadık. İkinci ağabeyimin vücudu yanıklarla kaplıydı ertesi günü Koi ilkokulunda öldü. Cesedi okulda bıraktık, babam, annem ve biz çocuklar köye döndük. Köyde iyi bir doktor olmadığı için annem tedavi için şehre gitti. Gece birisi geldi, annemin birden fenalaştığını söyledi. Şehre döndük. Babam, küçük kız kardeşim ve ben sabahleyin ilk trene bindik. Şehirde acayip bir pis koku vardı. Ya o manzara! Her taraf harabeye dönmüştü. Eski Hiroşima neredeydi? Bin bir güçlükle eve gelebildik. Annem bir kaç dakika önce son nefesini vermişti. Ağladım, ağladım. Çakıllı nehir yatağında annemin cesedini yaktık. Bütün nehir boyu ceset yakan insanlarla doluydu. Ve o akşam elimizde annemin külleriyle köydeki amcamın evine vardığımız sırada ablam da öldü. Küçük olduğum için ne yapacağımı bilmiyordum. Bütün gücümle ailemden arta kalan babamla küçük kardeşime bakmaya başladım. Ne yazık ki sevgili kardeşim de ablamın cenaze merasiminin ertesi günü can verdi. Babam canını dişine takmış ablamın cenaze merasimine gelmişti ama kardeşimin cenazesine katılma gücünü kendinde bulamadı. Kardeşimin cenazesine katılan rahip de acaba o zehirden mi solumuştu? Çünkü babamın cenazesinden sonra bir daha ortalıkta görünmedi.


En çok dayanan babamdı. Fakat oda sonunda bütün umudunu yitirdi.

Gene de, ne zaman sorsam ‘’Bu sabah daha iyiyim.’’ derdi.

Gerçekte, günden güne kötüye gidiyordu. Beni yapayalnız bırakacağı için büyük bir tasa içindeydi. Bu dünyadan gözü arkada ayrıldı.

Ölmeden önce, sık sık, ‘’Baban ölmek istemiyor.’’ derdi.’’Ne başımızı sokacak evimiz kaldı. Nede üzerimize giyecek el kadar elbisemiz. Hepsini Atom bombası kül etti. Şu paçavralarımız içinde köye gidelim, çiftçilik yaparız.’’

15 ağustosta Japonya nihayet yenik düştü. İstasyonun önü dilenciyle doluydu. Orada burada hırsızlar, eşkıyalar türedi. Şehrimiz güvenle yaşanabilecek bir yer olmaktan çıkmıştı.

Bütün bunların sebebi neydi? Savaş! Savaş olmasa da sefil insanlar türemez, dünya bir barış yeri olurdu. Yeni Anayasa’da savaş her haliyle kötülendi. Ne var ki, ülkemizle başka bir ülke arasında savaş olmasa bile, Japonya içinde aynı cinsten insanlar arasında bir savaş sürüp gitmekte. Böyle oldukça barışçı bir ülke olabilir miyiz? Barışçı bir ülke kurabilmemiz için bence her şeyden önce birbirimize karşı anlayışlı olmalıyız.”


Sonuç olarak, bütün çocuklarınsa tek bir arzusu vardır; Savaşı bir yana bırakıp güzel bir Japonya, barışçıl bir Dünya kurmaya çalışmaktır.

(bkz: omü sözlük yazarlarından kitap tavsiyeleri)