höstsonaten - omü sözlük
hikaye, bergman'ın birçok hikayesi gibi pişmanlık üzerine kurulu. pişmanlıkla (oğlunu kaybetmek dahil) mahvolmuş ve annesiyle olan geçmişi nedeniyle kendini sevemez ve sevilemez bulan liv ullmann'ın büyüdükçe büyüdüğü oyunculuğuyla hayat verdiği eva karakteri size kendi hayatınızı sorgulatır. hata yaptığını anlayan ama aynı zamanda eylemlerinin boyutunu da anlamayan ingrid bergman'ın belki de sinema tarihinin en iyi kadın oyuncu performanslarından birini sergilediği charlotte karakteri size o kadar soğuk bir anne olarak gözükür ki bir yerlerde saklı kalan ebeveyn hayal kırıklıklarınızı gözlerinizin önüne serer.

burada ingrid bergman'ın muhteşem performansının altında yatan sebepten bahsederek devam etmek istiyorum. yönetmenimiz bergman'ın filmlerindeki varoluşçuluğu genellikle kendi hayatından alınmıştır, ancak güz sonatı'nda ingrid bergman'dan beslenir. 1950'lerde yönetmen roberto rossellini ile bir ilişki sürdürmek için kendi çocuğunu amerika'da bırakan ingrid bergman gerçek hayatında yaşadığı bu pişmanlığı o kadar derinden hisseder ki bu da filmdeki performansına direkt etki eder. ingrid bergman'ın tüm kariyeri boyunca gösterdiği kendi varoluşundan kopan cesur bir performans.

hayatın doğasında var olan zorlukların gizemlerini derinlemesine araştırır bergman. filmin ağıtlı havası ve neredeyse dayanılmaz nefret ve kayıtsızlık itirafları, geri dönülmez bir şekilde unutulmazdır. bu nedenledir ki film kusursuz bir şekilde oluşturulmuş bir sinema draması olarak tarihteki yerini almıştır.