jean paul sartre - omü sözlük
tam bu noktada bir jump cut yaparak kendimden bir örnek vermek istiyorum. sanırım iki sene önceydi ve oğlum 5 yaşlarındaydı. sık sık onu parka götürürüm ki yine birgün parka gitmiştik. oğlum daha önce hiç down sendromlu bir çocuk görmemişti. parkta oynarken bir anda yanıma ağlayarak geldi ve parktan gitmek istediğini söyledi. sebebini sorduğumda down sendromlu çocuktan korkutuğunu söyledi. durumu kendisine izah etmeye çalıştım. onunla oynayabileceğini, sadece görüntüsünün farklı olduğunu özünde iyi bir arkadaş olabileceğini söyledim fakat nafile. down sendromlu çocuğun varlığı onu rahatsız etmişti ki ''neden o öyle'', ''neden böyle dünyaya gelmiş'' gibi sorgulayıcı sorular sormaya başladı. bu duruma çok ama çok üzüldüm, belki aylarca aklımdan gitmedi.

sartre'nin yaşadıklarıyla paralel olduğunu düşündüğüm bu olayda sartre'nin ''varlık özden önce gelir'' ifadesinin basit bir yaklaşım gibi olsa da tanımını şöyle görüyorum: down sendromlu çocuğun her ne kadar özü iyi de olsa fiziksel varlığı özünün önüne geçmişti. down sendromlu çocuğu dışarıdan değerlendiren biri onun özüne değil varlığına yani toplumda dış görünüşü ile ifade ettiği şekline göre değerlendirmişti. benimkisi basit ve gündelik bir örnek fakat belki de sartre için varlığın özden önce gelmesi çocukluğunda dış görünüşü dolayısıyla yaşadığı dışlanmışlıkların bir sonucudur.

sartre gibi düşünecek olursak; tanrı'nın yok hükmünde olması düşüncesini eğer tanrı varsa bu çocuğu(down sendromlu) neden bu şekilde dünyaya getirdi diye bir soru sorulabilir. bu durumda ''varoluş saçmadır ve hayatın hiçbir anlamı yoktur'' fikrinin ucunu buradan yakalayabiliriz. tam da bu noktada sartre, yaşadığı bu çıkmazdan kurtulma adına bir insanın varlığını anlamlandırması sürecinde özgürlük ve sorumluluk fikirlerini ortaya atar. öyle ya bir nesne olarak varlığımın hiçbir anlamı yok, o halde yapacağım eylemlerle kendi özümü yaratabilirim fikri doğuyor.