jean paul sartre - omü sözlük
bu durumda iyi olan nedir? ya da kötü olan nedir? gibi soruları ayırmanın bir yolu olmadığına göre, insan seçmesi gereken bir özgürlük yaşamına mahkumdur. kişi tanrı fikrini reddederse, neyin iyi neyin kötü olduğunu kim söyleyebilir? mutlak bir gerçek olmadığı için: kötüde iyilik, iyide kötülük vardır. işte bu boşlukta kalma halinde çok fazla korku ve engel ortaya çıkacağı için kimse hareket edemez ve saf kalamaz; zorunlu olarak, kişi seçimler yapmalı ve sonuçlarını üstlenmelidir der.

buraya kadar olan kısımda güzel bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. bir de sartre'nin olgunluk düşüncelerini oluşturan kısım var ki burası da çok önemli. 1943'te büyük eseri varlık ve hiçlik'i yayımlamadan önce 1940'ta ikinci dünya savaşı esnasında almanlar tarafından savaş esiri olarak tutuluyor. yaşadığı esir hayatındaki akıl almaz süreçler, bir burjuva ve entelektüel olarak tanık olduğu insan ahlakına aykırı yaşadığı deneyimler sartre'nin hayata karşı olan absürtlük duygusunu ve hiçliğini perçinlemiştir.

sartre'nin savaş öncesi çalışmaları büyük ölçüde bireysel özgürlüğün ve insan onurunun savunmasıdır ki savaş sonrası yazılarında bu temalar üzerinde durur ve sosyal sorumluluk fikrini güçlü bir şekilde vurgular. şimdi sartre bu rehin zamanlarında her an öldürülme korkusu muhakkak yaşamıştır ki ''ölüm nihai saçmalıktır çünkü hayatın inşa ettiği her şeyi geri alır'' cümlesi ile esir olmadan önceki hayatında inşa ettiği düşüncelerin bir anda yok olması içten bile değildir ve bu tamamen saçmalıktır. ''kişi tesadüfen doğar ve tesadüfen ölür'' cümlesinden kastını şimdi daha iyi anlıyoruz.