stefan zweig - omü sözlük
işte bundandır ki zweig'in yazılarına iki ana tema hakimdir. birincisi, tutkunun insan yaşamında oynadığı kısımdır. david hume'un dediği gibi ''akıl tutkuların kölesi ise ve öyle olması gerekiyorsa, toplumda birlikte düzgün bir şekilde yaşayabilmek için tutkularımızı nasıl kontrol edebilir ve uzlaştırabiliriz?'' ve zweig'in üstüne basa basa ifade ettiği gibi insanın yaşamındaki kontrol ihtiyacı ve kendini ifade etme ihtiyacı sürekli bir gerilim içindeyse, insanın varoluşsal durumuna dair soyut veya mükemmel bir çözüm yoktur sonucuna ulaşıyoruz. varoluşumuzun çelişkilerini basit bir öğretiye dogmatik bir gönderme yaparak çözme girişimleri beyhudedir. ve bu gerçeklik, zweig'in yazılarındaki ikinci temayı açığa çıkarır: ''uygarlığın siyasi dogma tarafından yok edilmesi.'' aslında zweig için bu ifadeler ne kadar da anlamlı değil mi? zweig'in dünyasını yok eden ve nihayetinde onu intihara sürükleyen düşünce girdaplarını görüyoruz.

esasen bu hayatındaki kırılma noktasını çok güzel ifade eder zweig: ''bazı edebi değerlere sahip eserler yazarak kendimi geliştirme ve ifade etme arzum, en çılgın çocukluk hayallerimin ötesinde gerçekleşti. varoluşum, hayatımın sınırlarının ötesinde ölçülemez bir etkiye sahipti. zamanımızın en iyi insanlarının birçoğuyla arkadaş olmuştum; harika sanatsal performansları, ölümsüz şehirleri, resimleri ve dünyanın en güzel manzaralarını görmüş ve keyif almıştım. herhangi bir resmi pozisyon veya kariyerden bağımsız olarak özgür kalmıştım, işim benim için bir zevkti ve daha da iyisi başkalarına zevk vermişti. tüm bunların içinde ne ters gidebilir ki?''