yayla - omü sözlük
hayattan hiçbir zevk alamayan ben, bir anda yaşam sevinci ile dolmuştum. yayla evimize girdiğimizde pencereyi açmamla birlikte odanın içine dolan sis bütün zihnimin fluluğunu alıp götürmüştü. hani diyor ya; ''bir yer bulalım, dünyadan uzak'' , ''deryaya yakın dünyadan uzak'' diye

bir yer bulmuştum dünya'dan da uzaktım artık, kederimden de hüznümden de. derya'ya uzaktım ama semaya yakındım. belki de huzur semadaydı...

günler günleri kovalıyor, kendimi inanın dünya'da gibi hissetmiyordum. tamamen huzura ermiştim. bulutların üstünde gibiydim. sanki bir fasulye tohumu ekmiştim de o büyümüştü ve ona tırmanarak göğe ulaşmıştım. sabahın altısında yatağımdan kalkıyor elimde fotoğraf makinesi kilometrelerce yürüyordum. çağlayan dereler, ufak ufak tepeler, otlayan inekler, çayır çimen yuvarlanan çocuklar, yaban mersini toplayan kadınlar, guguvak arayan yayla sakini insanlar (guguvak bir çeşit mantarmış. bulan kişi çok şanslı oluyormuş öyle diyorlar.) hepsi ama hepsi bizim bildiğimiz dünya'ya ait olmayan şeylerdi sanki.

gitme zamanı geldiğinde ayrılmak istemedim. istanbul'a dönme düşüncesi beynimi kemirmeye başlamıştı. bu güzel yerler, bu doğa harikası yerler nasıl da bırakılır gidilirdi. her güzel şeyin sonu olduğu gibi bu rüyada sona erdi maalesef. işte o seneden sonra her yaz yaylaya kafa dinlemeye giderim. bütün bir senenin yorgunluğunu atıp kafamı boşaltmak paha biçilemez. birkaç görsel de buraya bırakıyorum. çekimler çok net değil ama en azından oraların atmosferini solumak adına yeterli diye düşüyorum.