kıskançlık - omü sözlük
adler'in bu vak'asında suçlu tamamen ailedir. kıskançlık duygusu çocuklukta doğar, büyür ve gelişir fakat bunun patolojik sonuçlara varmasını sağlayan da ailedir. özellikle altını çizdiğim cümleler üzerinden ilerlersek;

bir kere bir çocuğu kız ya da erkek olsun farketmez aşırı bir sevgiyle, aşırı bir pohpohlamayla büyütürseniz ve ikinci bir çocukta bunun tam zıttı ihmal duygusunu yansıtırsanız bunun sonuçları çok ağır olur. yahu bir yetişkin olarak bile tahammül edilmesi zor bir durumdan bahsediyoruz. sizi vıcık vıcık seven, sürekli aşk cümleleriyle başınızı döndüren partneriniz sizi bir anda bırakınca sonuçlarını haberlerde görüyoruz: hapis ve mezar olarak.

ikinci olarak çocuğa hiçbir sorumluluk verilmemiş. özgüven sıfır. evde rahat yaşamaya alışmış, hiçbir işe el atması istenmemiş şekilde yetiştirilmiş. haliyle ikinci çocuk olunca kızın bir anlamda kişisel işlerini artık kendisinin yapması gerektiği anlamına geliyor. bu bir anda ortaya çıkan sorumluluklar, kız çocukta kardeşine karşı kine ve nefret olarak yansıyor.

üçüncü ve son olarak ise ki belki en önemlisi; ailenin el bebek gül bebek yetiştirdikleri kız çocuklarına kardeşine karşı kötü davranması halinde ceza alacağını söylemeleri kızın içinden bir katilin doğmasına vesile oluyor. ceza alırım korkusu ile kardeşine yöneltemediği öfkesini hiç ceza almayı ummadığı başka çocukları öldürerek ortaya çıkartıyor.

bakın bu sadece bir vak'a. bunun gibi yanlış yetiştirilmiş ve özellikle yukarıda bahsettiğim ailelerin çocuklarına karşı yanlış tutumları, onların yetişkin bir birey olduklarındaki kıskançlık duygularının sağlıksız ve kontrolsüz olmalarını sağlıyor. kıskançlık hepimizde var olan bir duygudur fakat özellikle çocukluk dönemindeki yaşantılarımız sonucunda oluşan kıskançlık duygusunun ileride bizi nevrotik durumların içine sokacağını unutmamak lazım.
bu kız, gelişim bakımından biraz geride kalmış bir çocuktu. inceliği ve narinliği nedeniyle evde pek işe koşulmamıştı, dolayısıyla hayli rahat bir yaşam sürmekteydi. ama altı yaşındayken bir kız kardeşi dünyaya gelince, durum değişti birden. kız, bambaşka bir çocuğa dönüştü, gözü hep kardeşinin üzerindeydi, içi kin ve nefretle dolup taşarak kardeşini izlemeye koyuldu. ne yapacağını şaşıran anne ve baba sert bir tutumla işe el atarak, her kötü davranışı için kendilerine hesap vereceğini kızın kafasına sokmaya çalıştılar.

günlerden bir gün köyün kıyısından akan çayda küçük bir kız ölü bulundu. kısa bir süre sonra yine benzeri bir olay daha yaşandı. sonunda kız yine küçük bir çocuğu suya itmek üzereyken suçüstü yakalandı. öbür cinayetleri de kendisinin işlediğini itiraf etti; bir psikiyatri kliniğine yatırılarak gözetim altında tutuldu, sonra da bir ıslahevine yollandı.

kızın kıskançlığı zamanla kendi öz kardeşinden koparak başka küçük kızlara kaymış, oğlanlara karşı düşmanca duygular beslemediği dikkati çekmişti. sanki kız, öldürdüğü küçük kızlarda kendi kardeşini görmüş ve işlediği cinayetlerle ihmal edilmesinin öcünü evdekilerden almak istemişti.''
gayet doğal diyebileceğimiz bu duygunun özellikle çocuklarda yarattığı etkiyi alfred adler ''insanı tanıma sanatı'' kitabında gayet dramatik sonuçlanan bir vak'ası üzerinden anlatıyor. alıntıda özellikle ayırt edici durumların açıklamasını ayrıca yapacağım ki bunlar çok önemli kısımları oluşturuyor.

''alabildiğine sık rastlanmasıyla dikkatimizi üzerine çeken bir karakter özelliği de kıskançlıktır. bununla anlatılmak istenen, yalnızca sevgide değil, tüm insani ilişkilerde karşılaşılan, özellikle çocukluk döneminde görülen kıskançlıktır; söz konusu dönemde bazen kardeşlerden biri ötekinden üstün olmak isteyerek, hırs duygusunun yanı sıra kıskançlık duygusunu geliştirir kendisinde, düşmanca ve savaşçıl tutumunu böylece açığa vurur. ihmal edilmişlik duygusundan, hırsın bir başka biçimi, yani tüm yaşam boyu insanın yakasını bırakmayan kıskançlık özelliği doğup ortaya çıkar.

çocuklarda hemen her zaman rastlanır kıskançlığa; hele küçük bir kardeşleri dünyaya gelip anne ve babanın ilgisini daha çok üzerine çekmesi durumunda bu duygu kendini belirgin olarak açığa vurur; öyle ki, büyük çocuk tahtından alaşağı edilmiş bir kral gibi görür kendini. daha önce çevreleri sıcak bir ilgiyle kuşatılmış çocuklar özellikle kıskançlığa kapılır. bir çocuğun bu konuda ne kadar ileriye gidebileceğine, henüz sekiz yaşında olmasına karşın o zamana kadar kıskançlıktan üç cinayet işlemiş bir kızı örnek gösterebiliriz.
eksikliktir. denemekten korkmaktır.

çevre+kalıtım+ geçmiş yaşantılar(kaynak)---------------------------> uyarıcı--------------------engellenme--> tepki
Çevre+ kalıtım+ geçmiş yaşantılar(Kaynak)----------> olumlu yada olumsuz istendik ---engellenme--> kıskançlık

Engelleme kaynağın etkisidir.
bir `teoman` şarkısıdır. söz ve müzik kendisine aittir.

\"bir gün daha bitti önümde
günler gelir geçer ve antibiyotikler
kimim ben? bugün ne günlerden?
40 derece yüksek ateş ve kıskançlık
bu zayıflık anında, bir aşkın komasında
kıskançlık aktığında durmaksızın damarlarımda
sen ilacımsın, susuz yuttuğum
bir türlü gitmeyen ne yapsam da boğazımdan
günlerdir hastayım ve bu beni delirtiyor
sürekli uykuyla uyanıklık arasında
gidip gelip, gidip gelip, gidip gelip
40 derece yüksek ateş ve kıskançlık
kıskançlık bu zayıflık anımda
bir aşkın komasında
ve aktığında damarlarımda
kıskançlık\"

[https://m.youtube.com/watch?v=HI1HCyhYmtQ link]
kıskançlık iki anlamda karşımıza çıkar, gıpta etme ve bir de şeytana mahsus olan kıskanma olarak. örnek olarak; gıpta etmeye: sınavdan çok iyi bir puan almış -bende alabilirim, en az onun kadar çalışmalıyım.
kıskanmaya örnek: sınavdan çok iyi bir puan almış -kesin kopya çekmiştir, yoksa geçemezdi o
Ben başkalarını kıskanmıyom ya bi sevdiklerimi kıskanıyom küçükken annemi abimden kıskanıyomuşum, hele bi de içime atarsam kıskanınçlık beyin hücrelerimi yiyo