milan kundera - omü sözlük
başyapıtı diyebileceğimiz varolmanın dayanılmaz hafifliği 1984'te yayımlandığında kundera'yı uluslararası bir edebiyat yıldızına dönüştürdü dersek abartmış olmayız sanırım. o tarihe kadar, muhalif takılan kundera neredeyse on yıldır paris'te sürgünde yaşıyordu ki kitapları çekoslovakya'da zaten yasaklanmıştı ve ülkenin en ünlü sürgün yazarı olarak ayrıca bir dikkat çekiyordu. bu öyle bir sürgündü ki; ne çekoslovakya'nın artık demokratik rejime kavuştuğu kadife devrim, ne çek halkı üzerindeki sovyet demir perde'sinin düşmesi ve hatta çek cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra bile kundera memleketine geri dönmedi.

tam da bununla ilgili verdiği bir röportajda ülkesine dönmesiyle ilgili gelen bir soruya: "böyle bir dönüş hayali yok" demişti. hemen ardından bunun gerekçesi olarak: "ben prag'ımı aldım; koku, tat, dil, manzara ve kültür." anlaşılan kundera ülkesinde kaldığı dönem boyunca o çok sevdiği prag'ında gerekli tüm entelektüel birikimlerini ve hatıralarını yanında fransa'ya götürmüştü.

ve belki de hayatını en yalın biçimde özetleyen kitabından bir pasajla son noktayı koyalım:

''yüklerin en ağırı ezer bizi, onun altında çökeriz, bizi yere yapıştırır bu ağırlık. öte yandan her çağda yazılmış aşk şiirlerinde, kadın erkeğin bedeninin ağırlığı altında ezilmeyi özler. o halde yüklerin en ağırı aynı zamanda yaşamın sağladığı en şiddetli doyumun da imgesidir. yük ne kadar ağır olursa, yaşamlarımız o denli yaklaşır yeryüzüne, daha gerçek, daha içten olur. işi tersten ele alırsak, bir yükten mutlak biçimde yoksun olmak insanoğlunu havadan daha hafif kılar; göklere doğru kanat açar insan, bu dünyadan ve dünyasal varlığından ayrılır, yalnızca yarı yarıya gerçek olur, devinimleri önemsizleştiği ölçüde özgürleşir. hangisini seçmeli o halde? ağırlığı mı, hafifliği mi?''

varolmanın dayanılmaz hafifliği