pulp fiction - omü sözlük
bu bir gangster filmi, insanların vurularak öldürüldüğü, başkalarının uyuşturucu alıp sattığı, dikkatsizce araba kullandığı ve sonucunda araba kazalarının yaşandığı ve tüm bunlara rağmen tek bir polisin olmadığı bir gangster filmi. tüm bunlar aslında marsellus'un daha yüksek, nesnel bir otoritenin yokluğunda mutlak gücünü ve kontrolünü sembolize ediyor. insanların yaşamlarında sahip oldukları değeri ve anlamı belirlemek için herhangi bir neden veya dini ahlaki bir kod olmaksızın, marsellus wallace şeylerin değerini belirler.

--- karakterlerin dönüşümü---

öncelikle jules'un dönüşümüne bir bakalım. jules ile vincent çantayı almak için daireye gittiklerinde tuvaletten çıkan adamın seri kurşunlarına maruz kalırlar fakat kurşunlardan hiçbiri kendilerine isabet etmez ve jules bunu ilahi bir müdahale olarak yorumlar. bunun önemi, gerçekten ilahi bir müdahale olması değil, daha ziyade olayın jules'u eksik olanı düşünmeye itmesidir. yıllardır alıntıladığı incil pasajını birden düşünmeye başlar. jules, ilk başta kafası karışmış olsa da, alıntı yaptığı pasajın, hayatında olmayan nesnel bir değer ve anlam çerçevesine atıfta bulunduğunu anlamaya başlar. vincent'a bu hayatı bıraktığını bildirdiğinde ve daha sonra kafede ringo'ya sürekli alıntıladığı pasajın derinine indiğinde yaşadığı bu içsel değişime tanık oluyoruz.

ringo'ya pasajı okuduktan sonra, bunu yıllardır söylediğini ve ne anlama geldiğini bilmediğini söylüyor ve devamında pasajın içeriği ile ilgili üç olasılıktan bahsediyor:

''bu sabah beni iki kez düşündüren bazı şeyler gördüm. bak, şimdi düşünüyorum, belki de şu anlama geliyor: sen kötü adamsın ve ben dürüst adamım ve bay 9 mm o karanlık vadide benim dürüst kıçımı koruyan çoban. ya da şu anlama gelebilir: sen doğru adamsın ve ben çobanım; ve bu kötü ve bencil olan dünya. gerçek şu ki: sen zayıfsın ve ben kötü insanların tiranlığıyım.''
jules, pasajın olası üç yorumunu sunar. ilk yorum, onun hayatını yaşama biçimiyle uyumludur. yaptığı her şey (marsellus'un emrettiği gibi) haklıdır ve bu nedenle, tabancasıyla onu koruyan dürüst adam'dır ve önüne çıkan her ne olursa olsun tanımı gereği kötüdür. ikinci yorum ilginçtir ve jules'un ilahi-mistik bir deneyim olarak yorumladığı sözde dinsel tavrıyla uyumlu görünüyor (hatırlayın, vincent'a kung fu'daki caine gibi dünyayı dolaşmak istediğini söylüyor). bu yorumda, dünya kötü ve bencildir ve görünüşe göre jules'a o ana kadar yaptığı tüm korkunç şeyleri yaptırmıştır. jules'a göre ringo ne dürüst olacak kadar iyi, ne de kendisi ve vincent kadar kötü olacak kadar güçlü. ve jules, ringo'yu karanlık vadiye doğru yönlendirmek için kendisini çobana dönüştürmeye çalışıyor. elbette ilginç bir şekilde, karanlık jules'un kendi yarattığı bir şeydir, öyle ki çoban olma mücadelesi jules'in kötülüğe geri dönmemek için kendisiyle mücadelesidir. bu mücadelede ringo'nun canını satın alır. vincent için böyle bir dönüşüm gerçekleşmediğine dikkat edin. jules'un cüzdanındaki 1500 doları ringo'ya verirken vincent hemen tepki göstererek: "jules, o lanet adama bin beş yüz dolar verirsen, genel prensipler gereği onu vurmam gerekir." der. vincent'ın bu tutumu değerler yargılarının hala marsellus tarafından belirlendiğinin bir kanıtıdır. vincent'ın bu tutumu, mia'nın aşırı dozdan komaya girdiğinde verdiği tepkiyle bire bir aynı. mia'yı umutsuzca kurtarmaya çalışıyor fakat bir insan olduğu için değil, marsellus'un karısı olduğu için. ve mia ölürse başının gerçekten belaya gireceğini çok iyi biliyor.
filmdeki diğer dönüşüm butch'unki. butch'ın bahis sonrası marcellus ile arası açıldıktan sonra, birbirlerini öldürmeye istekli olan iki karakter haline geliyorlar. ne zaman ki oğlancı işletme sahiplerinin eline düşüyorlar işler bir anda değişiyor. daha önce filmde polislerin göze çarpan yokluğunu söylemiştim. sapık zed burada bir polis değil güvenlik görevlisidir. zed ortaya çıktığında, bir güvenlik görevlisi üniforması giyer ve bu üniforma ona bir otorite katar. karakterlerin var olduğu nihilist bağlamda, hakkı, adaleti ve iyiliği belirleyecek nesnel bir değer çerçevesinin yokluğunda nihai otorite olan marcellus'un yetkisi bir başka otorite zed tarafından gasp edilir. jules'un dönüşümünün belirleyici bir anı olduğu gibi ( mermiler kendini ıskaladığında), butch'un dönüşümü de belirleyici bir ana sahip. bu, marsellus'u kurtarmak için geri döndüğü zamandır. şiddetin butch gibi bir karakter için bu hayatta anlamsız olması marsellus'a yardım etmek için mahzene döndüğünde, değişiyor ve artık butch için bir anlam kazanıyor. bir onur ve dostluk eylemi olarak, bir zamanlar düşmanı olan marsellus'u olduğundan daha kötü insanlardan kurtarıyor. butch'un dönüşümü, mağazadaki silah seçimiyle temsil ediliyor: çekiç, beyzbol sopası, elektrikli testere ve samuray kılıcı. butch neden kılıcı seçer? ilk üç silah butch'un geride bıraktığı nihilizmi temsil ediyorlar. oysa samuray kılıcı çok katı bir ahlaki çerçevenin olduğu belirli bir kültürü temsil ediyor. samuray kılıcı hiçliğin değil, aksine bir değerler bütününü temsil ettiğinden butch'un tercihi oluyor. bu arada altın saat, amerikan ailelerinde geçen bir tür yadigârdır. bir tür onur ve erkeklik geleneğini temsil eder. ama bu durumda saatin butch'un eline nasıl geçtiğini düşünelim. butch'un saati teslim alma şekli elbette oldukça önemli. babası onu yıllarca makatında saklar. aslında saat bir bok parçası veya başka bir deyişle boş bir semboldür. neden boş? derseniz; referansı olmayan bir semboldür. butch'u gerçek anlamda atalarına bağlayacak derin bir anlam ifade etmiyor. butch'un samuray kılıcını gördüğünde gözlerinin içinin gülerek duygulanması ise altın saatin onda yıllardır yaratamadığı aileye bağlılık ve erkeklik duygularını sembolize etmesidir. dedesi ve babası savaşcı birer askerdiler. kılıcı seçmek, butch'u bir boksörden, bir askere, bir savaşçıya, bir tarihe ve bir geleneğe bağlı ve eylemlerine şeref içeren katı bir davranış kuralları tarafından yönlendirilen birine dönüştürür.