the big short - omü sözlük
beynimin yanmasına neden olan bir ileri iktisat filmi.

2008 krizini anlatıyor ama anlayana aşk olsun.
film zor bir film ama bence çok güzel bir film. öncelikle ilk baktığım şey yönetmenin oscar adaylığı alıp almadığı oldu ki almış, sevindim ama ödülü alejandro g. ınarritu'ya kaptırmasına üzüldüm. ben ınarritu'yu hiç sevmiyorum, tamamen seyirciye oynayan bir tarzı olduğunu düşünüyorum kendisinin.

zor film, çünkü çok fazla terim var filmde ve niş bir alana ilişkin bir film. şahsen bir saat kadar amerikan emlak sisteminin çöküşü ve terimlere ilişkin (özellikle de ''açığa satış'') bir şeyler okuyup ertesi gün devam ettim filme. üstelik bu kadar teknik tabire rağmen bir de çok hızlı akan bir film var ortada. zaten bu yüzden yönetmen ve kurgu ödülleri alması gerektiğini düşündüm. aynı hikayenin birden fazla kişiye yansımalarını paralel şekilde anlatıyor, çok hızlı geçişler yapıyor ama bu işin altından kalkıyor bana göre, zaten o yüzden sevdim ve iyi bir film olarak niteliyorum filmi, yoksa anlatılan hikayeyi yüzde yüz anladım diyemem.

filmde dair en güzel sahnelerden biri brad pitt'in, yardım ederek zengin olmalarına vesile olduğu iki gence attığı fırçaydı. gençler zengin olduk diye sevinirlerken pitt onlara ''şu an bir sürü insanın hayatı alt üst oldu'' benzeri bir şeyler söylüyordu. bu sistemde birilerinin kısa sürede büyük paralar kazanması, başkalarının aynı sürede büyük şeyler kaybetmesine bağlıydı çünkü. kimin ne zaman nasıl kaybedeceğini öngörebilenler zengin oldu. ama bu adamlar kimsenin cebinden parasını çalmadı, kimseyi kandırarak onlara bir şey satmadı. sistemi yönetenler insanlara bir şey yapmadı, tam tersi insanların davranışları sistemi yönetenlerin de bazılarını zor durumda bıraktı ve bu davranışları doğru analiz edenler büyük kazançlar sağladı. mesela filmi ınarritu çekseydi büyük ihtimalle kapitalizm eleştirisi yapan bir tirat eklerdi filme ve bir de evini kaybeden adamın hikayesini 10 dakika falan izletirdi bize. oysaki filmde evsiz kalan insanlar kadar batan bankalar da söz konusuydu.
peki özetle ne oldu? bankalar ev kredisi verdi, insanlar da bu kredileri çekip evler aldı. bankalar daha çok kredi verdi, insanlar daha çok evler aldı. sonunda ev talebi, ev arzını öyle bir aştı ki ev fiyatları inanılmaz derecede yükselmeye başladı. haliyle artık ev almayı düşünmeyenler ya da alamayacak olanlar için bile ev almak karlıydı. çünkü 10 tl'ye bir evi almak için ödeyemeyeceğin halde 15 tl'lik faizli borcun altına girmek, o evi 20 tl'ye satabileceksen gayet mantıklıdır. işte bankalar normalde kredi verilmemesi gereken bu gruba da kredi verdiler. plan gayet sağlamdı, ev kredileri sağlam kredilerdi, geri dönüşü kesindi, dahası bankalar bu kredi alacaklarını da menkul kıymet haline getirip bir de buradan kar elde etmeye başladılar. diğer yandan bu çok büyük bir riski de beraberinde getiriyordu. çünkü artık olası bir sorundan etkilenecek insan, kurum sayısı çok daha fazla hale gelmişti. bir yerden sonra ev fiyatları o kadar arttı ki ev talebi azaldı, senin elinde değerinin çok üzerine aldığın ve asla o fiyata satamayacağın bir ev ile faizi oldukça yüksek olan ve ödeyemeyeceğin bir kredi kaldı. banka senden krediyi tahsil edemedi ve nakit sıkıntısı yaşamaya başladı, dahası senin kredi borcunu garanti bir alacak olarak görüp bu tarz borçları (burası çok teknik konu, yanlış bilgi veriyor olabilirim o yüzden) başka borçlarla birleştirip bir paket haline getirip bunları da başkalarına menkul kıymet olarak satmıştı. haliyle bankalar verdikleri kredileri geri toplayamadılar, bu kredileri içeren menkulleri(kıymetli evrak diyelim) alanlar da aslında içi hava dolu bir balonu satın almış oldular, çünkü geri ödenmedi hiçbirisi. aslında filmde christian bell tarafından canlandırılan michael burry bu riski gördü ve bankaları uyardı gerçekte, ''bu krediler ödenmez, bunları sigortalatın.'' dedi, dediğini dinlemeyen bankalar da battı ki çoğu dinlememişti. işte film, tüm dünyayı etkileyen böylesine büyük bir ekonomik krizi farklı farklı kişilerin bakış açısıyla hiç taraf tutmadan gayet objektif şekilde anlatmış.
insanlar kötü düşünceleri sevmez bu yüzden olasılığı hep küçümserler.